NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
سُفْيَانَ
حَدَّثَنِي
فُلَيْتٌ الْعَامِرِيُّ
عَنْ
جَسْرَةَ
بِنْتِ
دَجَاجَةَ
قَالَتْ
قَالَتْ
عَائِشَةُ
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهَا مَا
رَأَيْتُ
صَانِعًا
طَعَامًا
مِثْلَ صَفِيَّةَ
صَنَعَتْ
لِرَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
طَعَامًا فَبَعَثَتْ
بِهِ
فَأَخَذَنِي
أَفْكَلٌ فَكَسَرْتُ
الْإِنَاءَ
فَقُلْتُ يَا
رَسُولَ اللَّهِ
مَا
كَفَّارَةُ
مَا صَنَعْتُ
قَالَ
إِنَاءٌ
مِثْلُ إِنَاءٍ
وَطَعَامٌ
مِثْلُ
طَعَامٍ
Aişe (r.anha)'nın şöyle
dediği rivayet edilmiştir: Safiyye kadar (güzel) yemek yapan birisini görmedim.
O, Rasûlullah için bir yemek yapıp gönderdi. Beni bir titreme aldı ve kab'ı
kırdım, (sonra): Ya Rasûlallah, yaptığımın keffareti ne? dedim. "Kabın
misli kap ve yemeğin misli yemek" buyurdu.
Diğer tahric: Nesai,
nisa
AÇIKLAMA:
Yukarıdaki hadislerde
anlatılan hâdise aynı mıdır yoksa farklımıdır? Bu konuda değişik görüşler var.
Hafız İbn Hacer, hâdiselerin ayrı ayrı olduğunu söylemektedir. Eğer hâdiselerin
aynı olduğu kabul edilirse, birinci hadisteki, Hz. Nebi'e yemek gönderen
hanımın Safiyye olması icabeder. Ama âlimler bu hanımın Zeynep binti Cahş veya
Ümmü Seleme (r.anhüma) olabileceği şeklinde de görüş beyan etmektedirler.
İlk hadis, Ebû Davud'a
iki ayrı hocası tarafından nakledilmiştir. Bunlar: Müsedded ve Muhammed b.
Müsennâ'dır.
Muhammed b. Müsennâ'nın
rivayetine göre Rasûlullah (s.a.v.), yere dökülen yemeği bir araya getirdiği
çanak parçalarının içine doldururken bir taraftan da, "Anneniz
kıskandı" diyordu. Kıskançlık kumalar arasında bulunan bir özelliktir.
Hz, Âişe (r.anha) de bir kadındı, onun da kumasını kıskanması kaçınılmazdı.
İşte Hz. Nebi (s.a.v.) buna işaretle sanki, Hz. Âişe namına özür dilemekte ve
yaptığının mazur görülmesi gerektiğini ihsas ettirmektedir.
Hadislerde anlatılan
hâdiselerdi Hz. Âişe (r.anha)'mn kırdığı çanağı ve döktüğü yemeği misilleri ile
ödeıUği anlaşılmaktadır. Çanak ve yemek, kıyemî olan mallardandır. Onun
içi, bu hadislerin te'vili gerekmiştir.
Bilindiği gibi; ölçekle
ölçülerek vt a tartılarak alınıp satılan mallar mislî, yumurta ve karpuz gibi
tane ile alınıp satılanlar adedî, bunların dışındakiler de kıyemîdir.
Mislî ve adedi
mütekarib olan bir mal telef edildiği zaman, ulemanın ittifakı ile bu mal misli
ile ödenir. Meselâ, bir kimsenin üç ölçek buğdayını telef eden, ona üç ölçek
buğday verir. Kıyemî olan bir malı telef eden kişi de onun değerini
ödeyecektir. Bu meselede de ulema arasında pek ihtilâf yoktur.
Avnü'l-Ma'bûd'da, kıyemî malların tazmininin Şafiî ve Kûfelilere göre, ister
hayvan ister başka bir şey olsun misilleri ile olacağı ifade edilmektedir.
Ancak bunda bir kalem hatası olsa gerektir. Çünkü kıyemî malların tazmini Şâifiîlere
göre de kıymetleri iledir. Ancak hayvan, Şâfiîlere göre mislidir. Onun için
hayvanın tazmini Şâfiîlere göre misli ile olur.
Dâvûd ez-Zâhirî de;
hayvanın hayvanla, kölenin köle ile serçenin serçe ile tazmin edileceği
görüşündedir.
Görüldüğü gibi; ulemanın
ittifakı ile kıyemî malların tazmini kıymetleri ile olmaktadır. Yukarıdaki
hadislerde Hz. Nebi (s.a.v.) çanağın ve yemeğin misilleri ile ödeneceğini
ifade buyurmuştur. Oysa bunlar kıyemî mallardır. Peki âlimlerin görüşü -hâşâ-
Rasûlullah'ın uygulamasına zıt mı düşmektedir? Yoksa hadislerin izahında göz
önüne alınması gereken noktalar mı vardır? Hattâbî, ikinci şıkkı uygun görmekte
ve şöyle demektedir:
"Hz. Nebi'in Hz.
Âişe'ye yemek ve çanağın misli ile tazmin edileceğini bildirmesi; yardımlaşma
ve ıslah babındandır, bir hüküm değildir. Çünkü çanak ve yemeğin belli bir
misli yoktur. Üstelik Hz. Âişe (r.anha)'nın kırdığı çanak ve döktüğü yemek,
Safiyye (r.anha)'nm evinden getirilmiştir. Rasûlullah'ın hanımlarının evinde
bulunan şey de aslında Hz. Nebi'in mülküdür. Bir kimsenin kendi mülkü olan bir
şeyde de münasip göreceği herhangi bir şekilde hükmetmesi caizdir. Bu, insanlar
arasındaki hukukî konularda esas olacak şeylerden değildir. Ayrıca hadisin
isnadında da tenkid edilen noktalar vardır. Âlimlerden; mekîl ve mevzunun
dışındakilerde misille tazminin gerekli olduğunu söyleyen hiç birisini
bilmiyorum. Sadece Dâ-vûd'un hayvan, köle ve serçede misil icabettiğini
söylediği nakledilmiştir. Dâvûd bunu ihramlının avladığı avın cezasına
benzetmiştir."
Hadisin ihtiva ettiği
diğer hükümleri de şu şekilde maddeleştirmemiz mümkündür:
1- Gâsıp, kıymetini
veya mislini ödediği zaman gasbettiği mala mâlik olur. Çünkü Hz. Nebi, kırılan
çanağın parçalarını iade etmemiştir.
2- Temiz sofra üzerine
veya yere dökülen yemeğin toplanıp yenmesi meşrudur.
3- Kadınların,
kumalarına karşı tabiatlarında bulunan kıskançlıklarını hoş görüp onların
yaptılarını iyilikle telafi etmek uygundur.