SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

BUYU’ ve İCARE BAHSİ

<< 3568 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ سُفْيَانَ حَدَّثَنِي فُلَيْتٌ الْعَامِرِيُّ عَنْ جَسْرَةَ بِنْتِ دَجَاجَةَ قَالَتْ قَالَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهَا مَا رَأَيْتُ صَانِعًا طَعَامًا مِثْلَ صَفِيَّةَ صَنَعَتْ لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ طَعَامًا فَبَعَثَتْ بِهِ فَأَخَذَنِي أَفْكَلٌ فَكَسَرْتُ الْإِنَاءَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَا كَفَّارَةُ مَا صَنَعْتُ قَالَ إِنَاءٌ مِثْلُ إِنَاءٍ وَطَعَامٌ مِثْلُ طَعَامٍ

 

Aişe (r.anha)'nın şöyle dediği rivayet edilmiştir: Safiyye kadar (güzel) yemek yapan birisini görmedim. O, Rasûlullah için bir yemek yapıp gönderdi. Beni bir titreme aldı ve kab'ı kırdım, (sonra): Ya Rasûlallah, yaptığımın keffareti ne? dedim. "Kabın misli kap ve yemeğin misli yemek" buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Nesai, nisa

 

AÇIKLAMA:

 

Yukarıdaki hadislerde anlatılan hâdise aynı mıdır yoksa farklımıdır? Bu konuda değişik görüşler var. Hafız İbn Hacer, hâdiselerin ayrı ayrı olduğunu söylemektedir. Eğer hâdiselerin aynı olduğu kabul edilirse, birinci hadisteki, Hz. Nebi'e yemek gönderen hanımın Safiyye olması icabeder. Ama âlimler bu hanımın Zeynep binti Cahş veya Ümmü Seleme (r.anhüma) olabileceği şeklinde de görüş beyan etmektedirler.

 

İlk hadis, Ebû Davud'a iki ayrı hocası tarafından nakledilmiştir. Bun­lar: Müsedded ve Muhammed b. Müsennâ'dır.

 

Muhammed b. Müsennâ'nın rivayetine göre Rasûlullah (s.a.v.), yere dö­külen yemeği bir araya getirdiği çanak parçalarının içine doldururken bir ta­raftan da, "Anneniz kıskandı" diyordu. Kıskançlık kumalar arasında bulu­nan bir özelliktir. Hz, Âişe (r.anha) de bir kadındı, onun da kumasını kıs­kanması kaçınılmazdı. İşte Hz. Nebi (s.a.v.) buna işaretle sanki, Hz. Âişe namına özür dilemekte ve yaptığının mazur görülmesi gerektiğini ihsas ettir­mektedir.

 

Hadislerde anlatılan hâdiselerdi Hz. Âişe (r.anha)'mn kırdığı çanağı ve döktüğü yemeği misilleri ile ödeıUği anlaşılmaktadır. Çanak ve yemek, kıyemî olan mallardandır. Onun içi,  bu hadislerin te'vili gerekmiştir.

 

Bilindiği gibi; ölçekle ölçülerek vt a tartılarak alınıp satılan mallar mislî, yumurta ve karpuz gibi tane ile alınıp satılanlar adedî, bunların dışındakiler de kıyemîdir.

 

Mislî ve adedi mütekarib olan bir mal telef edildiği zaman, ulemanın ittifakı ile bu mal misli ile ödenir. Meselâ, bir kimsenin üç ölçek buğdayını telef eden, ona üç ölçek buğday verir. Kıyemî olan bir malı telef eden kişi de onun değerini ödeyecektir. Bu meselede de ulema arasında pek ihtilâf yok­tur. Avnü'l-Ma'bûd'da, kıyemî malların tazmininin Şafiî ve Kûfelilere gö­re, ister hayvan ister başka bir şey olsun misilleri ile olacağı ifade edilmekte­dir. Ancak bunda bir kalem hatası olsa gerektir. Çünkü kıyemî malların taz­mini Şâifiîlere göre de kıymetleri iledir. Ancak hayvan, Şâfiîlere göre misli­dir. Onun için hayvanın tazmini Şâfiîlere göre misli ile olur.

 

Dâvûd ez-Zâhirî de; hayvanın hayvanla, kölenin köle ile serçenin serçe ile tazmin edileceği görüşündedir.

 

Görüldüğü gibi; ulemanın ittifakı ile kıyemî malların tazmini kıymetle­ri ile olmaktadır. Yukarıdaki hadislerde Hz. Nebi (s.a.v.) çanağın ve ye­meğin misilleri ile ödeneceğini ifade buyurmuştur. Oysa bunlar kıyemî mal­lardır. Peki âlimlerin görüşü -hâşâ- Rasûlullah'ın uygulamasına zıt mı düş­mektedir? Yoksa hadislerin izahında göz önüne alınması gereken noktalar mı vardır? Hattâbî, ikinci şıkkı uygun görmekte ve şöyle demektedir:

 

"Hz. Nebi'in Hz. Âişe'ye yemek ve çanağın misli ile tazmin edi­leceğini bildirmesi; yardımlaşma ve ıslah babındandır, bir hüküm değildir. Çünkü çanak ve yemeğin belli bir misli yoktur. Üstelik Hz. Âişe (r.anha)'nın kırdığı çanak ve döktüğü yemek, Safiyye (r.anha)'nm evinden getirilmiştir. Rasûlullah'ın hanımlarının evinde bulunan şey de aslında Hz. Nebi'­in mülküdür. Bir kimsenin kendi mülkü olan bir şeyde de münasip göreceği herhangi bir şekilde hükmetmesi caizdir. Bu, insanlar arasındaki hukukî ko­nularda esas olacak şeylerden değildir. Ayrıca hadisin isnadında da tenkid edilen noktalar vardır. Âlimlerden; mekîl ve mevzunun dışındakilerde misil­le tazminin gerekli olduğunu söyleyen hiç birisini bilmiyorum. Sadece Dâ-vûd'un hayvan, köle ve serçede misil icabettiğini söylediği nakledilmiştir. Dâ­vûd bunu ihramlının avladığı avın cezasına benzetmiştir."

 

Hadisin ihtiva ettiği diğer hükümleri de şu şekilde maddeleştirmemiz mümkündür:

 

1- Gâsıp, kıymetini veya mislini ödediği zaman gasbettiği mala mâlik olur. Çünkü Hz. Nebi, kırılan çanağın parçalarını iade etmemiştir.

 

2- Temiz sofra üzerine veya yere dökülen yemeğin toplanıp yenmesi meşrudur.

 

3- Kadınların, kumalarına karşı tabiatlarında bulunan kıskançlıklarını hoş görüp onların yaptılarını iyilikle telafi etmek uygundur.